31 Temmuz 2013 Çarşamba

YASSIADADAN HABERLER & AKİS


"Geç Aslanım, Geç...” 

Dünyanın En Güzel Mizah Yazısı. (Alıntı: 3 Ekim 1960 AKİS Dergisi Sh.7)

29 Temmuz 2013   
AKİS DERGİSİ, 3 Ekim 1960 - Sayı: 320 Sh:7
Kapak Resmi ve Üzerindeki Yazı;
Orhan Erkanlı-Duruşmaların Tanzimcisi
- ALT TABAN

"Geç Aslanım!..."

”Cumhuriyet Başyazarı Nadir Nadi geçen hafta içinde son derece alaka uyandıran ve her yerde konuşulan güzel bir başyazı yazdı: 555 K! Bu hislere  ancak samimi olanların hakkı vardır. diyor. 
Bunda, ancak Bayar – Menderes rejimine karşı samimiyetle vazife almış bir gazetecinin hakkı olan hisleri dile getiriyor, sonra İhtilali sadece kendisinin yaptığını sanmaya başlamış kimseleri pek tatlı, pek nazik şekilde ikaz ediyordu.
555 K.
 İki gün sonra Yeni Sabahta bir başyazı çıktı.  Yazının başlığı gene 555 K idi. Ama altındaki imza şuydu: Kılıçlıoğlu! Belkide asrın mizah tarihine altın harflerle geçecek olan yazı hiç şüphe yok AKİS okuyucuları tarafından alakayla okunacaktır”.,,,,,,,,,
Akise göre Dünyanın En Güzel Mizah Yazısı buymuş.
Geçen gün sayın arkadaşımız Nadir Nadi’nin 555 K. başlıklı yazısını okudum.Tesadüfen o gün bende Ankara’da bulunuyordum. Ne tuhaf rastlayış diye düşündüm.: Ben de o sabah Ankara yollarında bir gezintiye çıkmış, ve tıpkı Nadir Nadi gibi gögsüm, kollarım kabara kabara bu milli inkilabımızda benimde büyük payım olduğunudüşünmüştüm.
Ülvi heyecan
27 Mayıs sabahının o içlere sığmayan ülvi heyacanı ta iliklerimde his etmiştim. Zaten o sabahı unutmak mümkünmüydü.? Sokağa çıkma yasağına rağmen nasıl şuursuzca fırladığımı, gazeteye koşmak, arkadaşlarımı kucaklamak istediğimi, yollarda rastladığım asker ve subayların ( Yasak,geçemezsin) ihtarları ile kendime gelerek, kim olduğumu söyleyince (Geç arslanım, sana çok eziyet ettiler, sende bizden sayılırsın) diye yol verdiklerini bir ömür boyu unutmamak mümkün mü?
Baykuş sesi algısı.
Ben düşünürken daha  gerilere de gitmiş, 6/7 Eylül vakası üzerine gazetemizin feryadlarını, Ulus kapatıldığı zaman  muhalefet liderine sütunlarımızı tahsisi etmek istediğimizi, büyük suistimallerde korkusuzca attığımız başlıkları, Hüseyin Cahid’in  hapse giriş ve çıkış şeklini, neleri neleri hatırlamıştım.Ara sıra kulağıma baykuş sesine benzeyen  sesler de geliyordu. Bu ses,Türk radyosundan bana nebaş,mezar kazıcı,çöl faresi diye bağırıyordu.
Hayali tasvirler.
Bazan da kendimi başımdan boynuma doğru süzülen kanlar içerisinde gece yarısı bir otomobilin köşesinde sallanıyor his ediyordum. Ben de kendimi tıpkı Nadir Nadi gibi günün kahramanlarından farz ediyor, yürüyor da yürüyordum.
Sonra birden çocuk gibi gülümsemeye başladım.
Musıgue de Scene ve devrin romantik duyguları.
Hafızamdan her şey silindi.artık gözlerimin önünde yalnız pırıl pırıl üniformaları, genç genç ve dinamik vucütlarıyla 38 tane Türk subayı daha sonra  emsalsiz bir Türk ordusu belirdi. Adımlarıma ve bu tabloya Üniversite gençlerinin (Yetişin kardeşler,rejim gidiyor) feryatları da bir musigue de scene gibi tempo tutuyordu.
Neymişler ?
Evet, biz neydik ? Bedii’ler, Falih’ler, Çetin’ler, Nadir’ler, ?!
Kalpleri, hürriyet,adalet,  aşkıyla çarpan, ruhlarında ve vücutlarında Victorie de Samothrace heykelinin bütün ileri atılışını taşıyan bu arslanların yanında, kendimize ne büyük paylar ayırmaya çalışıyorduk.
İdare lambası tutmuşlar.
Ama yine de bunları his edebilecek, böyle vehimlere kalkışabilecek bir ruh taşımak ta insanı sevindiriyor, ve bu büyük inkilabımızla canları pahasına  Türk evlatlarını kurtarmak için yürüyenlerin yoluna ışık demek demek belki idialı olur ama, küçücük bir idare lambası tutmuş olabilmenin düşüncesi bile insana sonsuz hazla ürpertiyor.(…)
interakfif yorumS A M E T    O C A K O Ğ L U
YAZARIN NOTU: Akis dergisinin 60/61 yıllarındaki sayılarından bir kaçına  sahaf benzeri bir dükkanda rastladım ve  satın aldım. Biz neler yaşamışız? bir kısmını bu dergiden okumak istedim.
DURDUKÇA FARKLI BİR KOKU ÜRETİYORLAR.
Bu ara, bunları muhafaza sorunum var. Durdukça farklı bir koku üreten, sayfaları ibretlik incilerle dolu Akis dergisinin Ekim 1960 tarihli sayısını incelerken    7. sahifedeki ” Dünyanın En Güzel Mizah Yazısı” başlıklı yukarıda aynen   yayınladığım   yazı dikkatimi çekti.
NEYMİŞ BU DÜNYANIN EN GÜZEL MİZAH YAZISI BİRDE BİZ  BAKALIM.
Neymiş,  bu Dünyanın En Güzel Mizah Yazısı, hele bir okuyayım, bunların mizah anlayışından bizde haberdar olalım,  dedim.  Okuyunca gördüm ki Akisin o zaman ki editörü başlıkta kullandığı ” Geç Aslanım” cümlesi ile aslında; yazısını naklettiği Kılıçlıoğlu’na, yazısındaki tasvir ve tanımlamaları nedeniyle – bunları geç aslanım- demektedir.
BİR YANDA METHİYE DÜZÜYOR DİĞER YANDA İKAZI SÜRDÜRÜYOR.
Akisin editörü;  27 mayıs darbesini (onlar ihtilal diyorlardı) kendisinin yaptığını zannedenleri ve darbeyi sahiplenenleri Cumhuriyet  gazetesindeki  makalesi ile ikaz eden Nadir Nadi’yi , ” Geç Aslanım”  başlıklı yazısında  methiyelerle anlatmakla kalmamış, kendisi de Nadir Nadi’nin  yaptığı  ikazı sürdürmüş.
YENİ SABAH HAK SAHİBİ KABUL EDİLMEMİŞ.
Akis  dergisinin 326 sayısının 7.sahifesindeki  ”Dünyanın En Güzel Mizah Yazısı ” nın muhattabı  Kılıçlıoğlu’nun  o günlerde pek kimseye yaranamadığı anlaşılıyor. 
BU İŞE SEVİNMEYE HAKKI OLANLAR, OLMAYANLAR SINIFLANDIRMASI
27 mayıs darbesini takip eden günlerde kimileri ; darbeye yaranma kuyruklarının fazla uzadığını düşünerek, darbe yandaşlığından hak edilecek  pasta dilimlerinin daha  fazla bölünmemesi için  ortamı  ikaz etme misyonunu üstlenmişler ve darbe taraftarlığını ; bu işte  samimi olanlar  ve  olmayanlar diye ayırırken,  işin pastasını hak edenler ve bu lezzetli pastadan  pay almayı  hak etmeyenler şeklinde kategoriler oluşturmuşlar. 
Ayrıca bu dergideki yazıların içeriğinden anlaşıldığına  göre,  o devrin  bütün itici ve tiksindirici pozisyonlarının baş köşelerine kurulan   akıl hocaları ; yaptıkları ile  -rejimi kurtardıklarını- düşünmekteymiş.! 
FİZİKSEL GÖRÜNTÜYÜ NASIL ALGILIYORLARMIŞ
Dönemin dergi ve gazetelerinde; hakim pozisyon sıfatlarını taşıyanlara ve darbecilere  ilgi çekici bir üslup ile hitap edilmektedir..
VÜCUT TASVİRİ
Vatan kurtarıcılığı ve olağanüstü yetilere sahip olunma   tasvirleri ve  tarihe altın harflerle geçme vurguları  ile yapılmış türlü dolduruşlar yanında, dönemin editörleri ve yazarları darbecilerin fiziksel görüntüleri hakkında  da tığ gibi, aslan gibi, bir  abide gibi  tasvirler ve süslemeler  yapmışlar.
MİSYONLARINDAN VİZYONLARINI OLUŞTURMUŞLAR.
”Tarih önündeki en büyük sorumlulukları yıktıklarının yıkmak istedikleri olmadığını görünce adaletten daha uzaklaşmaları olan”  bu topluluğu  epey dolduruşa getirmiş kimi yazarlar,  Dönemin gazete ve dergilerinin baş köşelerindeki yazı ve tasvirlerin;  bazı  meslek  mensubu gençlerde  demokratik parlamenter rejime, milli irade kavramına  özgün bir bakışı olan  misyonlarını  oluştururken ayrıca kendi   vizyonlarını da  üretmiş oldukları demokratik sürecimizin yollarından bellidir.
BU RESMİN BİR SEBEBİ OLMALIDIR.
Eğer böyle olmasaydı, olayların farklı  pozisyonundaki kişiler ve ülke için, büyük sıkıntılar nedeni olan  tablolar-resimler  nasıl ortaya çıkardı.
ÖZÜRLÜ IŞILDAK SEÇİMİ .
Bir yanda dönemin olaylarına yön verirlerken diğer yanda; demokrasiyi ve halkın siyasi tercih  yeteneğini özgün kriterleri ışığında değerlendiren müdahaleci bir  vizyon oluşmasına hizmet eden bu tip fikir aktivistleri , herkesin  baş gereksinimi olan hukuku değilde, hukuksuzluğu sürekli bir ışıldak yaparak, yanlışlarla  ve hatalarla bezenmiş pek çok girişimi tarih sayfalarına kaydetmişlerdir.  
Gerçekte korumayan  sadece yıkan,yıktıran  ve  yıkılmalara neden olan türlü olaylar  içerisinde yer alan, kalan insanların  nasıl  seçeneksiz ve savunmasız  kalabildiğini hatırda tutmak  gelecek için hayırlı bir iş olacaktır. 
Gündemimizi sırtlayıp türlü yollar kat ederken buluştuğumuz  hüzünlerle bir başımızdayken,; yaptığımız onca şeyle, hesabı mutlaka görülecek kendilerine ait   yüklerini sırtlarına  iyice  yerleştirdiklerimiz, sanki biz bunlara hiç bir şey yapmamışız gibi etrafımızda dolaşarak,  manyetik odaklanma  ile  çıkardıkları  gürültülerin ve meşguliyetlerinin tesiri altındayken , ilgi çekici  başlığına takılıp okuduğum bu yazının  algılattıklarını, bir de şu açıdan değerlendirmek doğru ve hakça olacaktır. 
MİZAH ANLAYIŞLARINA YA TEBESSÜM ETSEYDİK.!
Demokrasimizin zulmet günlerinin popüler dergisi  Akisten aktardığımız   yazı;  kazara  gerçekten iyi bir   mizah yazısı olsaydı da  latifeleri ile bizi   tebessüm ettirseydi.! Yani, darbe mizahı ya bizi de güldürse idi! O zaman  oldukça  trajikomik bir durum ortaya çıkardı ,herhalde.

KİMBİLİR DÖNEMİN MAĞDURLARIN NASIL ÜRPERİYORDU ?

Bu akis dergisinin  haberlerini, yorumlarını, erken tebligatlarını okuyan,   nefret duygusunun ürünü karikatürleri, fotoğrafları gören   tedbirler kanuna sıkıştırılmış darbe mağdurları; kim bilir neler his ediyorlardı acaba o zamanlarda.? Onların bedenlerindeki hukuk duygusunun ritmi acaba nasıldı,VE BU HİS ETTİKLERİ ONLARI NASIL ÜRPERTİYORDU  ACABA ?

Bu yazıma rastlayıp ta 2013 yılında bu nedir böyle,  1960 dergileri ni anlatılıyorlar diyen de çıkabilir.
BUNUN ZAMAN AŞIMI YOKTUR.
Neden,? anlatmayalım.!  Bu işlerde zaman aşımı yok ki. Üstelik bu ara anlatan anlata.Adeta tek tek fişlenip kirli zihinlerde arşivlenmiş  böylesine  dolu bir anlatım hafızası ve en ince detaylara kadar konunun işlenmesi.!
Bunlar yeni alınan bir Tv’nin veya buzdolabının içinden çıkan uluslararası standartlardaki kullanma kulavuzları  bilgisi değildir elbette.Farklı fiziklere uydurulan bu elastiki elbisenin ve o sanal itici duyguların, ve bu  algının üretimini kim yapar?  Kim yapacak, elbette bu haltı yiyenler yapar, yaptırır.
Kendin pişir, kendin ye veya kendin yaz kendi oyna işinin ağır kokularına,çirkin görüntülerine,  işitsel rahatsızlığına alışamama vakalarının da  literetürde   yerinin olduğu bilinen bir  gerçektir. 
Toplumun en ileri nefret duygusunun hedefi olmayı hak edenlerin, sanal ve manyetik algılarla ortak nefret davranışı sergileten sağlıksız düşünceler ve aktiviteler  üretebilmesi; insanlığa ait ortak değerlerin en ciddi meselesidir.
Eğer böyle olmasaydı, kışın karanlık ve soğuk günleri nasıl  olurdu da,  baharmış gibi algılanabilirdi?
Hatta Akisin hayallerinde dahi kendine bir yer bulamamış sonradan gelişen ve yaşama çöreklenen işler nasıl olurdu.?
Bu yazımın konusu olmadığı için, benzer alanlarda ve ortamlarda üreyip,  ayakta kalabilmelerini bir meziyet ürünü görüp, kendi zavallılıklarını fark etmeyenlere ayrı bir şey yazmak fuzuli iş olacak.Yazının bu bölümünde  kendine bir aşinalık veya  şahsiyetine yakışan bir dublaj hisseden de olabilir. Bu oluyorsa bizim için iyi bir şeydir. Bir de bu işin süreklilik kısmı vardır ki neması pek boldur.  Daha evelsi gece, deniz kenarında çimenlere oturan birilerinden duydum,  ”Begüm anlattı”  v.s diyorlardı.
NİTELİKLİ ÇOĞUNLUK – LEZZETLİ SALATA
İnteraktif yorumumuzu noktalarken,  devrin Akis dergisinin sahifelerinde yer alan  bir diğer yazıdan anlaşıldığına göre,;  Akis o zamanlar , Demokratik Parlamenter Rejimin  aracı  olan, ”nitelikli oy çoğunluğunu” lezzetli salata” olarak anladığını  ve anlattığını da belirtelim. S.O
   AKİSİN  3 EKİM 1960 TARİHLİ 360. SAYISININ 14 VE 15. SAHİFELERİ – BİR MÜLAKAT- BÖLÜMÜ.
DEMOKRAT PARTİYİ KAPATTIRAN ADAM – NURİ GEYGEL – 1957Demokratı.
(14 Yıl , 14 dakika süren tek hakimli bir mahkemede bitti.)

30 Temmuz 2013 Salı

KAYSERİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI MEHMET ÖZHASEKİ'Yİ ZİYARET

DEMOKRAT PARTİ İL BAŞKANI İSMET ÖZBAKKAL VE YÖNETİMİ ÖZHASEKİ'Yİ ZİYARET ETTİ
Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya'nın yanısıra Gemerek Belediye Başkanı İrfan Sağırkaya ile çeşitli sivil toplum örgüt temsilcilerini makamında ayrı ayrı kabul etti.
Başkan Özhaseki'nin ilk ziyaretçileri Profesyonel Aşçılar Dernek Başkanı Tuğran Bora ve yönetim kurulu üyeleri oldu. Ziyarette dernek çalışmaları hakkında Başkan Özhaseki'ye bilgiler veren dernek yönetimi Erciyes Master Projesi'ni önemsediklerini, Kayseri'nin yemek kültürünü Erciyes Master Projesi ile dünyaya duyuracaklarını söyledi.
Başkan Özhaseki de, Kayseri'nin yemek kültürünün şehir dışından gelen misafirlere en iyi şekilde tanıtılması gerektiğini, bu yüzden de Kayserili aşçılara büyük görevler düştüğünün altını çizdi. Başkan Özhaseki, 10 çeşit Kayseri Mantısı'nın bulunacağı bir restoranın çok yakında Kayseri ve Türkiye'ye hizmet vereceğini kaydetti. Ziyaret sonunda Başkan Özhaseki, aşçı kıyafeti giyerek misafirleriyle birlikte hatıra fotoğrafı çektirdi.
Başkan Özhaseki'nin bir diğer ziyaretçisi Sivas Gemerek Belediye Başkanı İrfan Sağırkaya oldu. Başkan Özhaseki'nin çalışmalarını hayranlıkla takip ettiklerini ifade eden Sağırkaya, "Gemerek olarak Kayseri'ye bağlanmak istiyoruz" talebinde bulundu. Başkan Özhaseki ise, Gemerek'in Sivas ili hudutları içerisinde yer aldığı ve Sivas'a bağlı olduğu için Kayseri'ye bağlanmasının hukuken mümkün olmadığını ancak her zaman Gemerek'in yanında olduklarını ifade etti. Ziyaretin sonunda Gemerek Belediye Başkanı İrfan Sağırkaya, Başkan Özhaseki'ye teşekkür plaketi takdim etti.
Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki daha sonra Demokrat Parti İl Başkanı İsmet Özbakkal ile yönetim kurulu üyelerini kabul etti. Ziyarette ''Büyükşehir Belediyesi'nin çalışmalarını Kayseri için olumlu buluyoruz'' ifadelerini kullanan Özbakkal, "Erciyes Master projesi Kayseri'nin çehresini değiştirecek" dedi. Özbakkal ayrıca; "Raylı sistem ulaşım konusunda şehrimize yeni bir soluk getirdi, ben de sık sık raylı sistemi kullanıyorum. Kayseri halkının da raylı sistemden memnun olduğunu biliyorum" şeklinde konuştu.
Başkan Özhaseki, daha sonra sırasıyla Mazlum-Der Başkanı Ahmet Taş ve yeni yönetim kurulu üyeleri ile Kızılay Kayseri Şube Başkanı Ayhan Uzandaç ve yönetim kurulu üyelerini makamında ayrı ayrı kabul etti.
Başkan Özhaseki'nin son misafiri ise TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya oldu. Kayseri'ye ikinci defa geldiğini söyleyen İyimaya, Erciyes Master Projesi'ni yazılı ve görsel basın aracılığı ile yakından takip ettiğini kaydetti. İyimaya; "Erciyes Dağı'nın Davos'a alternatif bir merkez olması yönündeki hazırlıklardan büyük heyecan duydum, Kayseri ve Türkiye adına çok mutlu oldum" şeklinde konuştu. Başkan Özhaseki'ye çalışmalarında başarılar dileyen İyimaya, "Kayseri şehircilik açısından tüm Türkiye'ye örnek oluyor, bu Kayseri açısından övünülecek bir durum" ifadelerini kullandı.

Dp İl Başkanı İsmet Özbakkal Üniversite Gençliğine Çağrıda Bulundu:

Dp İl Başkanı İsmet Özbakkal Üniversite Gençliğine Çağrıda Bulundu:

Güncelleme : 25 Aralık 2012 14:24
Kayseri
Demokrat Parti İl Başkanı İsmet Özbakkal, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile Erciyes Üniversitesi’nde öğrenciler arasında meydana gelen gerginlikleri değerlendirdi.
Aynı sahnelerin 80’li yıllarda şahidi olduklarını belirten Özbakkal, “Gençlik üzerinde oyun oynanmak isteniyor. Bunlar tesadüf değil.” dedi.
Özbakkal, konuyla ilgili açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Biz bu filmi gördük, Erciyes Üniversitesi’nde, ODTÜ’de ki olaylar tesadüf değil. Gençlik kamplara bölünmemeli, gençlik istikbalini gençlikte kazanır, kardeşlik duyguları içerisinde arkadaşlarıyla iyi geçinmeli, dış güçler kardeşi kardeşe düşman yapar, yıkar, yakar, Bizans oyunlarına getirir, Erciyes Üniversitesi’ne gelen tiyatro sanatçısı, bir grubun düşüncelerini söylerken, bölücü yıkıcı konuşuyor, dışarıda bir grup gencimiz bekletiliyor. Gençlere çağrı yapıyorum, akıllı olun. Maşa olarak kullanılmayın, milli manevi değerlere bağlık kalın. Rüzgar esen fırtına biçer, oyuna gelmeyin. Siyaset kavgayla yapılmaz, terör ve üniversitedeki olaylar ülkeyi yıkma hareketidir.”
İhlas Haber Ajansı

DP İl Başkanı İsmet Özbakkal, Reyhanlı Saldırısını Değerlendirdi

DP İl Başkanı İsmet Özbakkal, Reyhanlı Saldırısını DeğerlendirdiDP İl Başkanı İsmet Özbakkal, Reyhanlı Saldırısını Değerlendirdi

17.05.2013 15:48

DP İl Başkanı İsmet Özbakkal, Reyhanlı Saldırısını Değerlendirdi
Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal, ''Türkiye'nin bugün yürüttüğü dış politika ile bir yandan Irak’ı bölerken, diğer yandan Suriye’yi de böldüğü ortadadır'' dedi.
Özbakkal, Hatay'ın Reyhanlı'daki patlama ile ilgili bir değerlendirmede bulundu. Özbakkal, ''Acı haberi aldık. Allah bir daha milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın. Üç yıldan bu yana iç çatışmanın yaşandığı Suriye’nin yansımalarıdır. Bu patlama, sayın Başbakan’ın ABD’deki bir televizyon kanalına yaptığı açıklamalardan sonra meydana gelen farklı atraksiyonlar içinde de değerlendirilebilir'' ifadelerini kullandı.
Açıklamasında, ''Türkiye’nin bugün yürüttüğü dış politika ile bir yandan Irak’ı bölerken, diğer yandan Suriye’yi de böldüğü ortadadır'' diyen Özbakkal, şunları kaydetti:
''Bölgede yaşanan her hadisenin kendi içindeki birtakım dinamikleri tetikleyebildiği gerçeği ile karşı karşıyayız. Türkiye’nin dış politik tercihleri kendi önceliklerinden yoksun bir şekilde tayin edildiği için, her dinamiği oynattığınızda Türkiye’nin içerisindeki diğer fay hatlarını da hareketlendirebilme gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz.
Hatay’ın zaten çok nazik bir durumu var. O açıdan ülkemizin birlik ve beraberliğini huzur ve sükun içinde hayatiyetini devam ettirebilmesi önemlidir. Bugün Suriye’deki kendi insanlarına zulmeden bir rejimi asla tasvip edemeyiz. Ama Türkiye, kendi coğrafyasında hiçbir zaman bir iç çatışmanın tarafı olmamıştır.''

Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal, yeni alkol yasasını desteklediklerini bildirdi.

DP İL BAŞKANI “ALKOL YASASINI DESTEKLİYORUZ”

Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal, yeni alkol yasasını desteklediklerini bildirdi.

30 Mayıs 2013 Perşembe 14:57

Özbakkal, “Yeni alkol yasasını, alkol satışını disiplin altında tutma adına yapılmış bir düzenleme olarak düşünüyoruz ve destekliyoruz” ifadesinde bulunarak, “Bu yasa ile özellikle gençlerimizi, okullarımızı, ibadet hanelerimizi alkol satışı yapılan alanlardan biraz daha uzak tutmak iyi olacak. İnsanlarımızın sağlığı için bu yasa kötülüklerin anası olan alkolden biraz daha koruyacaksa, gençlerimizin kolay özenmesinden uzak tutacaksa, Müslüman ülkemizde iyi olacak” diye konuştu. Özbakkal, “Bu yasanın siyasi polemikten uzak tutulması ve desteklenmeli. Memleketimiz için şehrimiz için yapılan olumlu çalışmalarım yönetimim ve şahsım adına destekliyor ve Allah razı olsun diyoruz” dedi.

Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal:

Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal:

Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal: Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal, ''Bütün darbe ve muhtıralara Demokrat Parti ve Adalet Partisi maruz kalmıştır. 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 müdahaleleri ile 28 Şubat sürecinin doğrudan muhatabı ve mağduru Demokrat Parti’dir''...

05 Temmuz 2013 Cuma 09:18

Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal, ''Bütün darbe ve muhtıralara Demokrat Parti ve Adalet Partisi maruz kalmıştır. 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 müdahaleleri ile 28 Şubat sürecinin doğrudan muhatabı ve mağduru Demokrat Parti’dir'' dedi.Özbakkal, yaptığı açıklamada, bu darbe süreçlerinin hepsinde alaşağı edilen, idam edilen, zindanlara atılan, mağdur edilen, aşağılanan, ‘kuyruk’ denilenlerin hep demokratlar olduğunu bildirdi.
Açıklamasında, ''Keşke bir yolu olsa da bu sabıkalı sözcükleri sözlüklerden kaldırabilsek. Darbe de, Muhtıra da Millete; milletin kendi öz parasıyla, vergisiyle, evlâdıyla silâh dayamaktır'' diyen Özbakkal, şöyle devam etti:
''Eline silâh, sırtına üniforma, vatan ve millet savunması için güç verdiklerimizin, kendilerine tanınan bu imkân ve kabiliyetleri dönüp millete karşı kullanmalarıdır.
Bunu bizlerin hiçbir şekilde onaylaması, kabullenmesi mümkün değildir. Her türlü darbe ve muhtıra, demokrasiye karşı bir ara verme girişimidir ve yapıldığı andan itibaren, aslında millet vicdanında mahkûm edilmektedir. Türkiye’de hiçbir darbenin milletten tasvip gördüğünü söyleyebilmek mümkün değildir. Hepsi de ayrıca çok derin, telâfisi kabil olmayan yaralar açmıştır. Kırılganlıklar oluşturmuştur. Bunun için, demokrasimize ve milletin iradesine önem vermeliyiz.
Darbecileri, cuntacıları eleştirip, onları yargılamak ayrı, TSK’yı toptan darbeci ve muhtıracı bir zihniyetin taşıyıcısı olarak değerlendirmek ayrı. Kaldı ki, ülkemizde darbe ve müdahaleler tarihine baktığımız zaman daha vahim hadiseler vardır. Darbecilerin arasındaki siviller, siyasetçiler, bürokratlar, akademisyenler… Yani aslında, zihniyetler sivil olmazsa, kuşatılmamış olmazsa, hür olmazsa kâğıt üzerindeki demokrasi mefhumu fazla da bir şey ifade etmiyor. Bunun için, asker, sivil fark etmez, cuntacı zihniyetlere asla geçit verilmemeli ki, darbe ve muhtıralarla Türkiye yolundan alıkonmasın.''
DP İl Başkanı İsmet Özbakkal açıklamasında, ''Muhtıra ve darbelerin hepsinin kökü, kaynağı dışarıdadır. İçerden kök bulan, neşet eden bir tane bile darbe ve muhtıra yoktur. İmal edilmiş sebepler üzerine inşa edilmişlerdir. İmalatı yapanlar kimlerdir ve ne karşılığı yapmışlardır? Buna bakmak lâzımdır'' ifadelerini kullandı.

18 Temmuz 2013 Perşembe

DP Kayseri Milletvekili Hakkı KURMEL Açıklıyor....


Menderes'in vekili Kurmel:
CHP’nin ihtirası darbeye sebep oldu

27 Mayıs 1960 döneminin Demokrat Parti (DP) Kayseri Milletvekili Hakkı Kurmel, yıllardır süren suskunluğuna darbenin yıl dönümünde son verdi. CHP’nin ihtirası ve askerlerin maaş azlığı bahanesinin darbeye sebep olduğunu vurgulayan Kurmel, "İsmet İnönü cumhurbaşkanı olmak için darbeyi teşvik etti. Alparslan Türkeş de cuntayı kuran asıl kişidir. İnönü istese Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idamını önleyebilirdi. Kinden dolayı idamları önlemedi. Bu milletin DP’ye olan bağları, İnönü’de CHP’nin rey ile iktidara geleceği umudunu azaltmıştı.” dedi.

DP Kayseri Milletvekili Hakkı Kurmel, 27 Mayıs 1960 darbesi ile ilgili ilk kez Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) konuştu. O yıllarda Kayseri’nin Sarı kazasında hakimlik yapan Kurmel, verdiği hızlı ve doğru mahkeme kararlarından dolayı, bölgede ‘Sarı Hakim’ namı ile anılıyordu. Halkın kendisine gösterdiği itibar ile önce CHP'lilerce partilerinden milletvekili olması teklifi aldı. Ancak daveti kabul etmeyen Kurmel’e, aynı teklifi 1954 seçimleri öncesinde DP Maraş Milletvetkili Afet Kadıoğlu tarafından DP'ye katılması için yapıldı. Kurmel, dönemin iktidar partisinin bu teklifini düşünmeden kabul etti. Milletvekili adaylığı, kazandığı vekillik sınavının hemen ardından kesinleşti, 1954 seçimlerinde Kayseri’den 28 yaşında Meclis'e girerek, TBMM’nin en genç milletvekili unvanını kazandı.
İlk dönem, Meclis'te maliye ve bütçe komisyonlarında çalıştı, 1957 seçimlerinde bölgesinden yine vekil seçilerek, DP çatısı altında Meclis'teki yerini korudu.

DARBE İLE GÖZALTINA ALINDI
27 Mayıs 1960 darbesi gerçekleştiğinde Kurmel, önce gözaltına alındı, sonra serbest bırakıldı. Karanlık günler yaşayacağını anlayınca eşi ile İstanbul’daki yakınlarına gitti. Fakat bir müddet sonra, DP’nin tüm Türkiye’de göz altına alınan vekilleri gibi o da yeniden tevkif edildi, Davutpaşa Hapishanesi’ne atıldı. Hapishanedeki 7 DP’li vekil ile birlikte bir süre sonra yargılanmak üzere Yassıada'ya sevk edildi.

“KAYSERİ OLAYLARINDAN SUÇUM OLMAMASINA RAĞMEN İDAMLA YARGILANDIM”
Kurmel, Yassıada'daki tutukluluk günleriyle ilgili Ada kumandanı Yarbay Tarık Güryay’ın nakisesi fazla biri olduğunu ifade etti. Güryay’ın elinde sopa ile dolaşan ve sürekli mahkumlara şiddet uygulayan biri olduğunu anlatan Kurmel, kendisinin de fiziki ve psikolojik işkenceye maruz kaldığını, uygulanan şiddet sonucu gözünü kaybetme safhasına geldiğini, tutuklu bulunduğu 2,5 yıl boyunca eşini bir kere gördüğünü söyledi.

Kurmel, sözlerine şöyle devam etti: “Çok acı günler yaşadım. İdam edileceğim diye bekliyordum. Bir tarafta aileme duyduğum hasretim bir taraftan ölüm korkusuyla günlerimi geçirdim. Tüm milletvekilleri benim yaşadıklarımı gördü. Hepsi aynı yoldan aynı korkularla baş başa kaldı. İsmet İnönü’nün Kayseri’ye girişine mani olduğum ve anayasaya aykırı davranışlarda bulunduğum gerekçesiyle iki kere idamla yargılandım. Benim anayasaya aykırı bir davranışım söz konusu değildi. İnönü’nün de Kayseri’ye girişini ben engellemedim. İçişleri Bakanı Namık Gedik, İnönü’nün Kayseri’de yapacağı tahripkar konuşmadan dolayı, halkın isyan çıkaracağı ve ortalığın karışacağı endişesini taşıyordu. Bunun için İnönü’nün Kayseri’ye girişinin engellenmesi taraftarıydı. Fakat ben kendisine böyle bir endişenin, yersiz olduğunu Kayseri’de böyle bir durumun yaşanmasının ihtimal dâhilinde olmadığını söyledim. Benim bu şekilde beyanım olmasına rağmen, bu olaylardan idamla yargılandım.”

“İNÖNÜ DARBE YAPILMASI İÇİN ASKERE HABER GÖNDERDİ”
Eski DP Kayseri Milletvekili Hakkı Kurmel, 27 Mayıs Darbesi’nin gerçekleşmesinde İsmet İnönü’nün büyük rolünün olduğuna işaret etti. Atatürk ve Fevzi Paşa’nın orduyu siyasetin dışında tutma gayretlerine rağmen, İnönü’nün TSK’yı siyasetin içine çekmek için gayret gösterdiğini belirten Kurmel, darbeden önce CHP liderinin TSK’ya ihtilal yapmaları konusunda sürekli haber gönderdiğini açıkladı.

Kurmel, konu ile ilgili şu bilgileri aktardı: “Paşa, 1957 seçimlerinden önce uzantısının bulunduğu gruba haber gönderdi, ‘Beklesinler bu seçimleri alacağız.’ dedi. Fakat seçimleri DP kazanınca, cuntacılara tekrar haber yolladı: ‘İhtilal yapsınlar.’ Bunlar, yaşanan vakalar. Bunların duyumlarını da alıyorduk. Ayrıca Talat Aydemir, savunmalarında da bunu itiraf etti.”

“ASKERLERİN MAAŞLARI AZ OLDUĞU İÇİN DARBEYE DESTEK VERDİLER”
Darbe öncesinde subayların maaşlarını yetersiz bulduğunu sürekli gündeme getirdiklerini hatırlatan Kurmel, “Subayların büyük çoğunluğu, maaşları az olduğu için darbeye katıldı. Darbe yapıldıktan sonra, beni Harbiye’ye götürdüklerinde bir subay, ‘Pabucumuzun altı delikti.’ dedi. Bazıları ceplerinde bulunan son 10 kuruşu bana gösterdi. Maaşlarının azlığından yakındı. Bir üsteğmen de bir avukat kızla evlenecekken, kızın ailesinin kendilerine engel olduğunu söyledi. Kızın babasının, kızına ‘Askerlerin açlıktan nefesi kokuyor. Açlığa mı kendini mahkûm edeceksin.’ dediğini aktardı. Bu durum subayın gururunun kırılmasına sebep olmuş. Yaşadıklarımız ve duyduklarımız, bize askerlerin maaşlarını artırmak için bu işe giriştiklerini gösterdi.” diye konuştu.

Kurmel, ‘Baret ölçüsü’ içerisinde herkesin maaşlarına zam geldiğini kaydederek, “Hükümetimiz döneminde, onlar farklı bir ayrıcalık istiyordu. Maliye Bakanı Hasan Polatkan bir konuşmasında askerlerin maaş zamları ile ilgili şöyle konuşmuştu: ‘Baret var, farklı bir şey yapamayız. Yarın bir mühendis ve doktor çıkar, benim askerden ne farkım var, derse ne yaparız? Bunun için maaşlarını artıramam askerilerin.’ dedi. Askerler, darbeye denk gelen günlerde maaşların azlığı ile ilgili şikâyetlerini fazlası ile gündeme getirmişlerdi. Nitekim, darbenin ardından maaşlarında önemli düzenlemeler yaptılar. Darbe, Halk Partisinin korkunç ihtirası ve genç subayların maaş derdinden dolayı gerçekleşti.” dedi.

“DP’Yİ YIPRATMAK İÇİN HER TÜRLÜ NEGATİF POLİTİKA İZLENDİ”
CHP’nin 1950 genel seçimlerinde muhalefete düştüğünü ve muhalif bir parti olmayı hiçbir zaman sindiremediğini vurgulayan eski DP Milletvekili Kurmel, üst üste gelen seçim mağlubiyetlerin, CHP’yi korkunç bir muhalefet yapmaya yönlendirdiğini anlattı. Bu muhalifliğin, çok tahripkâr, ahlaka sığmayan bir şekilde yapıldığını ve DP’lilere iftira atılmasına sebep olduğunu kaydeden Kurmel, cuntaya destek veren CHP’lilerin gazeteler, toplantılar ve mitingler ile de DP’yi yıpratmak için her türlü negatif politikaya yöneldiklerine dikkat çekti.

“DP DİKTAYA GİDİYORMUŞ HAVASI YAYDILAR; TÜRKEŞ DE FIRSAT BİLDİ, ÇETESİNİ KURDU”
Darbeyi, İsmet Paşa’nın tahrik ettiğini kaydeden Kurmel, “Basın da gerçek olmayan haberlerle halkı yalan bilgilere inandırdı. Sanki DP diktaya gidiyormuş gibi bir hava yaydılar. Asker de bu intiba altına girdi. Böyle bir ortamda Alparslan Türkeş de bunu fırsat bildi. Esas yıllardan beri iktidara gelmek isteyen Alparslan Türkeş’ti. Esas akrep başı da Alparslan Türkeş’ti. Etrafına topladığı genç subaylarla çete kurdu, ihtilalcı bir grup teşkil etti. Türkeş, 1940’lı yıllarda da mahkemelerde yargılanmıştı. İhtilal merakı olan bir adamdı. O tıynette bir adamdı.” şeklinde konuştu.

“GÜRSEL ZAVALLI BİRİYDİ, SUBAYLAR ÜZERİNDE ETKİ OLUŞTURMAK İÇİN GETİRİLDİ”
Tahkikat komisyonu kurulduktan sonra, İsmet İnönü’nün Meclis'te, ihtilalin tahrikini ‘Siz, tahkikat komisyonunu kurarsanız, bu ihtilal için bir gerekçedir.’ ifadeleri ile yaptığını hatırlatan Kurmel, bu ifadelerinin ardından, cuntacıların harekete geçtiğini, başlarında yüksek rütbeli bulunsun diye de Cemal Gürsel’i kukla gibi getirdiklerini söyledi. Kurmel, Gürsel’in darbecilerin başına geçmesini ise “Gürsel Osmanlı paşasıydı. Paşa, böyle bir kültürü, dinamizmi olan bir adam değildi. Zavallı, idare edilecek bir adamdı. Başlarına getirmelerinin gerekçesi ise diğer subayların üzerinde etki oluşturmaktı.” şeklinde açıkladı.

Kurmel, tahkikat komisyonunun darbe söylentilerini araştırmak için kurulduğunu da açıkladı. DP’lilerde ihtilal yapılacağı duygusunun hâkim olduğunu belirten Kurmel, “Ordudan ihtilal hareketi getirileceğini aklımıza getirmiyorduk. Tahkikat komisyonunu bunu araştırmak için kurduk. CHP, bunu ‘Dikta gelecek. Partimizi kapatacak’ şekline soktu.” dedi.

“İKTİDARI ELE GEÇİRME DÜŞÜNCESİ MBK’DA GRUP AYRILIKLARINI SAĞLADI”
Eski vekil, Milli Birlik Komitesi (MBK) üyeleri arasında neden anlaşmazlık çıktığını ve Alparslan Türkeş’in de aralarında bulunduğu 14’ler grubunun darbenin hemen ardından neden yurt dışına gönderildiği konularında da değerlendirmelerde bulundu. Türkeş ekibinin uzun vadeli bir iktidarda kalmayı hayal ettiklerini anlatan Kurmel, bu durumun CHP’yi destekleyen komite üyelerince bilindiğini, görüş ayrılıklarının da buradan kaynaklandığını vurguladı. CHP’nin iktidarı illegal yollarla ele geçirmeye çalıştığını ve İsmet Paşa’nın da cumhurbaşkanı sevdalısı olduğunu savunan Hakkı Kurmel, şunları anlattı: “Cemal Gürsel de bir defa İsmet Paşa’ya ‘Cumhurbaşkanı olmak için, gerdeğe girecek damat gibi heyecan içindesin.’ dedi. İsmet Paşa’nın bu sevdası etrafında şekillenen bir grup ile Türkeş’in kendi grubu arasında görüş ayrılığı yaşandı. CHP, taraftarı grup egemen olunca da Türkeş ve arkadaşları farklı ülkelere gönderildiler.”

“İSMET İNÖNÜ MENDERES, POLATKAN VE ZORLU’YU İPTEN KURTARABİLİRDİ”
Hakkı Kurmel, Yassıada yargılamaları sonucunda verilen idam kararlarını da yorumladı. İnönü’nün, istese Adnan Menderes, Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ ın idamını da önleyebileceğini ifade eden Kurmel, CHP liderinin idamları neden önlemediğini ise şöyle açıkladı: “Kinden dolayı önlemedi. 3 büyük seçimde mağlubiyete uğramanın kiniydi bu. Bu milletin DP’ye olan bağları, İsmet Paşa’da CHP’nin reyle iktidara geleceği umudunu azaltmıştı.”

“İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ ONAR DARBEYE MEŞRUİYET KAZANDIRDI”

Kurmel, İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar ve Anayasa Profesörü Hüseyin Nabi Kubalı’nın da darbeye meşruiyet zeminini kazandırdığını söyledi.
İki akademisyenin, darbecilerin gelecekte yargılanmasını önlemek için önceden önlem aldıklarını belirten Kurmel şunları anlattı: “Darbeye meşru bir zemin kazandırmak isteyen Onar ve Kubalı, MBK üyelerini ‘Yarın siz suçlu olarak çıkartılabilirsiniz. Bu itibarla, iktidara meşruiyet kazandırmanız lazım.’ sözleri ile uyardılar. Bu itibarla bir fetva hazırlayıp yayınladılar. Bunun için üyelerin desteğini aldılar. Darbeciler de bir deklarasyon hazırladı. Askerler de bu deklarasyona sahip çıktı.”

“İRTİCA GELİYOR PROPAGANDASI ASKERİ TAHRİK ETMEK İÇİN ÇIKARILDI”
Kurmel, darbenin yapılmasına gerekçe gösterilen irtica iddiaları hakkında da bilgi verdi. DP’nin din eksenli bir politika takip ettiği yönünde intiba uyandırıldığını hatırlatan Kurmel, “Bu karanlık ve korkunç bir iftiradır. Biz, laiklikten taviz vermedik.” dedi.

DP’nin ezanı aslına çevirmekle suçlandığını hatırlatan Kurmel, din adamlarının ‘Allah’u Ekber’ ifadesinin Türkçe’de okunan, ‘Tanrı Uludur.’ cümlesi ile karşılanmadığı yönünde gazetelere beyanat verdiğini, DP’nin de bunu Meclis'te ele aldığını anlattı. CHP’nin desteği ile de iki partinin çıkardığı kanunla ezanı aslına çevirdiklerini kaydeden Kurmel, “İsteyen Arapça, isteyen Türkçe okuyabilir.’ ifadesi yasak kaldırıldı. İttifak söz konusuydu. Bunu CHP’liler istismar etti. İşin esası bu. ‘Laiklik tahrip edildi’ düşüncesini askeri tahrik etmek için ortaya atmışlardır.” değerlendirmesini yaptı.

“9 SUBAY HADİSESİ TAM ARAŞTIRILSAYDI DARBE OLMAZDI”
Kurmel, 9 Subay Hadise’nin yeterince soruşturulmadığını da söyledi. Celal Bayar’ın, iddialarının araştırılması için ‘Tahkikat yapılsın, ne halleri varsa görsünler.’ şeklinde bir görüşe sahip olduğunu, Adnan Menderes’in ise 'Ordunun muhafazasını celp etmeyelim' mülahazası ile durumu yatıştırmaya çalıştığını anlatan Kurmel, “Menderes’in görüşünden dolayı fazla bir araştırma yapılamadı. Tahkikat keşke yapılsaydı, o zaman sonuç böyle olmazdı.” dedi.

“İDAMLARI KAYSERİ CEZAEVİNDE ÖĞRENDİM”

Adada 6 ay kaldıktan sonra Kurmel, 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kayseri Cezaevi’ne gönderildi. Bu sırada Adnan Menderes ve Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın da aralarında olduğu 20 kişi hakkında idam kararı verildi ve asıldılar. Kurmel, Menderes ve arkadaşlarının asıldığını duyduktan sonra dayanamayıp ağladığını söyledi. Menderes’in çok mütevazı olduğunu belirten Kurmel, “Ziyaretimin ardından beni kapıya kadar yolculardı. Çok değerli bir insandı. Evinde bir sefer yemek yedim.” ifadelerini kullandı.

“27 MAYIS DARBESİ DİĞER DARBELERE ÖRNEK OLDU”

Eski DP Millitvekili Hakkı Kurmel, 27 Mayıs Darbesi’nin Türkiye’de gerçekleştirilen diğer darbelere de örnek olduğunu söyledi. “Memlekette şiraze bozuldu, sıralı olarak bu hareketler meydana geldi.” diyen Kurmel, şunları kaydetti: “Bu hareketlerin başlangıcı 27 Mayıs1960 darbesidir. 1960 darbesinden önce 1 kişi öldürüldü ve bu da darbeye gerekçe gösterildi. Fakat darbeden sonra, Türkiye’de başlayan gençlik hareketlerinde günde 10 kişi ölüyordu. Çok cana mal oldular. Bunların bütün sebebi 27 Mayıs 1960 Darbesi’dir.”

“27 MAYIS TÜRKİYE’Yİ 50 SENE GERİYE GÖTÜRDÜ”
Kurmel, darbenin ardından kurumların yıpratıldığına da dikkat çekti. Üniversiteden akademisyenlerin atılmasının ülke bilimine vurulan en büyük darbe olduğunu vurgulayan Kurmel, “Darbe, Türkiye’yi 50 sene geriye götürdü. Akademisyenleri DP’li veya CHP’ye destek vermediler diye üniversiteden uzaklaştırdılar. Ordudan 5 bin subay görevinden uzaklaştırıldı. Hiyerarşi alt üst oldu. Türk ordusunun disiplini, ateş gücü, bir prestiji vardı. Hiçbir şey kalmadı. TSK uzun yıllar kendini toparlayamadı.” diye konuştu.

“YASSIADA MAHKEMELERİ İNSANLIK TARİHİNİN YÜZ KARASIDIR”
Yassıada mahkemelerinde yapılan yargılamalar hakkında da açıklamalarda bulunan Kurmel, Adnan Menderes’i suçlu göstermek, yıpratmak ve suç isnat etmek için çok küçük hadiselerin mahkemeye taşındığını söyledi. Mahkemelerde hak, hukuk ve adaletin olmadığını vurgulayan Kurmel, “Diktatörler, emrinde teşkil ettikleri, kendilerinin emirlerine muti insanları mahkemeye atadılar ve maalesef bu feci akıbetler başımıza geldi. Mahkeme değil, bir soytarı, insanlık tarihinin bir yüz karasıdır. Böyle bir mahkeme değil Türkiye’de, dünya tarihinde görülmemiştir. Maalesef bu mahkeme, hassasiyet göstermesi gereken ihsası reyde de bulunmamıştır.” şeklinde konuştu.

“İTİBAR İADE EDİLMELİ, YARGILAMALAR YAPILMALI”
Hakkı Kurmel, Adnan Menderes başta olmak üzere tüm DP vekillerine ve mağdur olanlara iade-i itibar edilmesini gerektiğini söyledi. Darbeyi gerçekleştirenlerin bir an önce yargılanmaları gerektiğini kaydeden Kurmel şöyle devam etti: “O mahkumiyet kararlarının başlamasını istiyoruz. Bir tarih var. Yarının gençlerine, bu tarih ders olacak. Böyle bir haysiyet bozan olayların normal bir hareket olarak yansımaması lazım. Askerler de bu etki altında kalmamalı. Gelecek nesiller geçmişte yaşanan bu kara lekeyi duymamalı. Böyle bir askeri darbeyi de Allah bir daha göstermesin. Adliyelerimiz kanundan ve adaletten ayrılmasın. Adliyelerimiz, Türk geleneklerine, dininin icaplarına uygun faaliyette bulunsun.”

17 Temmuz 2013 Çarşamba

DP KAYSERİ KONGRESİ

Kayseri’de İsmet Özbakkal birlik ve veraberlik mesajı verdi

Editör | 10 Mart 2013 | GÜNDEMSİYASETYAŞAMzManşet
2222
Dün Kayseri Kongresi, Genel Merkezin bugün için Genel İdare Kurulunu toplantıya çağırması üzerine, haber merkezimizdeki yoğunluktan dolayı arada kaynadı…
Bu sabah Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal’la konuştum…
Kayseri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün memleketi, Büyükşehir Belediyesi’de AKP’nin baskısı nedeniyle, malumunuz AKP’nin korkusundan, Demokrat Partili olsalar da teşkilatlara gelemeyenler var…
Buna rağmen, Kayseri’ye il başkanı olarak atandıktan sonra başarılı çalışmalara imza atan İsmet Özbakkal 5000 yeni üye yaparak bir ilke imza attı…
33333
Kayseri’nin köklü ve saygın ailesinin bir ferdi olarak, sevilen ve sayılan bir kişi…
Babası Ahmet Özbakkal Kayseri Sanayi Odası’nın kurucularından…
Eski Başbakanlardan Tansu Çiller’in Genç Osman’ı Osman Çilsal’ın da kolejden arkadaşı…
Kayseri’de Sivil Toplum Kuruluşları ile çok sağlam diyalogu var. Kongre için Kayseri’ye gelen Genel Başkan Gültekin Uysal’ı STK’larla görüştürdü ve Kayseri’de yayın yapan yazılı basın ile Televizyonlarda programlara çıkardı…
Biliyorsunuz AKP’nin medya üzerindeki baskılarını…
aaaa
Sadece bu Özbakkal’ın Kayseri’de önemli bir yere sahip olduğunu gösteriyor…
Sordum: Demokrat Partilileri partiden atmışsınız, size destek olanları delege yapmışsınız?
İsmet Özbakkal, ‘ Kayseri’de doğup büyüdüm. Gençlik yıllarımdan beri, Demokrat Parti’de siyaset yapıyorum. Kayseri’ye atandığımda tüm arkadaşlara gelin üye olun dedim. Ne yazık ki; bir çok arkadaş, ‘biz Osman Çilsal’la siyaset yapıyoruz, o yoksa bizde yokuz’ diye davetimizi geri çevirdiler. Siyaseti kişilere endeksli yapanlardan değiliz, bugüne kadar hiç kimsenin adamı olmadım. Bir ay öncesinden kongre yapacağımı duyurdum. Karşıma bir liste çıksın diye, ve şahsıma muhalefet olan 4 ilçe Başkanımızı görevden almadım ve eski yönetimden de, arkadaşlarımı yönetime yazdım.
Kayseri’de 0.54’e düşmüş bir partinin il başkanı olarak atanır atanmaz, sayımızı artırmak için, ondan, bundan diye hiç kimseyi ayırmadan partiye yeni üyeler kazandırdım. İl kongrelerimiz il binasında yapılırken, partimizin bu konumuna rağmen, İl Kültür Müdürlüğü’nün salonunda yaptım. AKP’nin il başkanı bile salonun kalabalık olmasından dolayı tebrik etti.
Sekiz ilçe ile birlikte seçime gittik. Gerekli çoğunluğu sağladık ve salonumuzu dolduran coşkulu kalabalıkla kongremizi tamamladık. Kongremizi onurlandıran Genel Başkanımız Uysal ile Başkanlık Divanına ve Ankara İl Başkanımız Arslan Salman’a, Hatay İl Başkanımız Mehmet Tazeye, teşekkür ediyorum.
Kayseri’de, Demokrat Parti dün yapılan kongresi ile daha güçlü olarak var olduğunu göstermiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız, Süleyman Demirel, eski Genel Başkanlarımız Hüsamettin Cindoruk, eski Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Tansu Çiller ile uzun yıllar siyaset yaptım. Kişiler gelir gider, kalıcı olan Demokrat Partidir.
Bizler partimizin varlığını sürdürmesi ve yeniden iktidara gelmesi için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu anlamda bizlere katkı sağlayan tüm partili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Partimizin kapısı bizi sevsin sevmesin, Demokrat partili olan tüm dava arkadaşlarıma açıktır. İsterdim ki; sayın Çilsal ve Çilsal varsa biz varız diyen arkadaşlarımızda kongremize katılarak davaya sahip çıktıklarını gösterselerdi’ dedi…
Kayseri İl Başkanı ile ilgili Kayseri’den gelenleri ve yanlışları yazdık. Bugüne kadar, her zaman tarafsızlığı ilke edindiğim için bugünde Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal’a söz hakkı verdik…
Araştırdım ve yerelden genele AKP’nin sözcüsü olan medya’da çok önemli gündeme dair açıklamalarıyla yer almış. Kırat Kayseri’de Özbakkal’la toparlanıyor dersek abartmış olmayız…
Her zaman söylerim, herkesin bir alternatifi vardır diye…
Özbakkal’a destek sağlayan güçlü partililer de var…
Bunlardan biri de, Osman Çilsal’a önemli destek veren Refik Özçoban…
Kayseri’de yapılanmada önemli katkıları var…
Refik ağbiyi severiz, eski Genel Başkan Zeybek döneminde Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısıydı…
Ankara’ya ne zaman gitsek güler yüzle bizi karşılardı…
Uzun zamandır konuşmadık, kendisi ilke bugün o da aradı ve haksızlık yaptığımızı söyledi…
Yazmıştım, Çilsal’ı desteklerken, Uysal’cı oldu diye…
Refik ağbimiz sağlam partili, Kayseri’de teşkilatların yeniden toparlanmasında ve birlik beraberlik mesajlarının verildiği kongrenin görkemli bir şekilde yapılmasında, partililerimiz gibi onun da katkısı büyük…
Demokrat Parti’nin birine bir eklemeye çalışan Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal ile tüm partililerimiz ve Refik Özçoban ağbimize teşekkür ediyorum…
Sonuç olarak her zaman söylediğim gibi, sosyal paylaşımlarda muhalefet yapacağımıza, teşkilatlara giderek, partimiz için çalışalım…
Kayseri de, İl Başkanı Özbakkal, ‘herkese kapımız açık, önemli olan partimiz bir yere gelsin, biz nefer olarak verilen görevi yapmaya hazırız’ diyor…
Kayseri kongresi partimiz için hayırlara vesile olur…

Darbeyi CIA haber vermişti

Mehmet Arif Demirer: 
Darbeyi CIA haber vermişti
Şubat 1960’ta Kayseri’de yaşanan olayın bugünlerde de tekrarlanmak istendiğini belirten eski ulaştırma bakanlarından Arif Demirer’in oğlu Mehmet A. Demirer, “Türk istihbaratı, 27 Mayıs darbesinin olacağına inanmıyordu.” diyor.
13 Ocak 2011 Perşembe 11:14 (Kaynak: Aksiyon)

‘1960 Mart ayına kadar Türkiye’nin gündemi kalkınma ve seçimdi. Ülkenin her tarafı şantiye. Keban’da temel atılmış, Boğaziçi Köprüsü’nün temeli atılıyor, darbe ihtimali hiç yok. Seçim ortamı var, bu ortamı yavaş yavaş ihtilal ortamına dönüştürdüler.’

Bu sözler dönemin Ulaştırma Bakanı Arif Demirer’in (1955-57) oğlu Mehmet Arif Demirer’e ait. Kütüphanesinde 2 binin üzerinde kitabı var. 71 yaşında ama hayatının neredeyse tamamını DP dönemini araştırmaya adamış. 60 öncesi ve sonrasında çıkan neredeyse bütün yayınları arşivlemiş. İdamla yargılanan babasının ve Menderes’in fotoğrafları Ankara Çankaya’daki evinin duvarlarını süslüyor. Tozlu raflardan aldığı pek çok belge kitap olarak yayımlanmış, 36 kitabının çoğu DP dönemiyle ilgili.

Demokrat Parti iktidarını deviren 27 Mayıs cuntacılarının ülkeyi darbe ortamına adım adım sürüklemesi gibi, son dönemlerde de benzer manzaralar karşımıza çıktı. Cumhuriyet mitingleri, sokak hareketleri ve terörün tırmanması, 27 Mayıs gibi siyasi dizaynın parçalarıydı. 17 Şubat 1960 tarihinde Kayseri Yeşilhisar’da CHP ilçe başkanı “İsmet Paşa’nın dediği günler geldi, sizin hesabınızı göreceğiz!” diyerek Demokrat Parti ilçe başkanını silahla vuruyor. Zanlı, ilçeden Kayseri’ye yargılanmak üzere götürülürken, CHP’lilerin provokasyonu ile şehir karışıp polis ile halk karşı karşıya geliyor. Bu noktada medya devreye giriyor. CHP’ye yakınlığıyla bilinen Ulus gazetesi, “Polis halka ateş açtı” manşetiyle çıkıyor. Hâlbuki tam tersi yaşanıyor. Bu olayları takiben İsmet İnönü ilçeye gelmeye karar veriyor, ancak tren ilçeye yakın bir yerde durduruluyor. İnönü’nün başlattığı bu provokatif gezi, 28 Nisan’da öğrenci hareketleri olarak DP iktidarının karşısına çıkıyor. Bir ay içinde darbeye zemin oluşturuluyor. “Yeşilhisar olaylarından 70 gün sonra öğrenci olayları, 100 gün sonra 27 Mayıs darbesi oldu.” diyor Demirer. 7 Ocak, DP’nin 65. kuruluş yıldönümüydü. 14 Mayıs 1950’de “Yeter söz milletin” sloganıyla iktidara gelen DP, 10 yılda ülkede büyük bir dönüşümü gerçekleştirdi. Mehmet Arif Demirer, Aksiyon'a darbe ortamının nasıl oluşturulduğunu anlattı.

-Menderes, 27 Mayıs öncesi seçimi ilan etti mi?

25 Mayıs günü 27 kişi takrir (önerge) veriyor Menderes’e. Diyorlar ki; ‘Şu tahkik komisyonu işini bitir, seçimi ilan et, yeni bir hükümet kur. Gene başına geç ama yıpranmamış isimler olsun.’ Bu takrir grupta gergin bir ortam oluşturuyor. Menderes küsüyor, uçağa binip Eskişehir’e gidiyor. Oradaki mitingde ‘Tahkikat Komisyonu işini bitirdi, seçime gidiyoruz’ açıklamasında bulunuyor.

-Seçime giden hükümet mi düşürülüyor?

Seçim ilan eden başbakanı seçim yapmaz diye iki gün sonra alaşağı ediyorlar. Bunu Kasım 1961’de Yeni Delhi’de saatlerce Türkeş’le de tartıştım. “Bu adamlar seçime gidiyorlardı, darbe yaptınız.” dedim. Bana, “Babanızın da içinde bulunduğu erken seçim girişiminden haberimiz oldu, darbe tarihini öne aldık.” dedi.  

-Neden süreci okuyamıyor DP?

Çünkü bir darbe beklentisi yok. İki gün kala bile buna inanmıyor Menderes. “Benim askerim bunu bana yapmaz.” diyor.

-Gerçekten darbe ortamı yok mu?

27 Mayıs’a kadar yalnız erken seçim konuşuluyor. Bütün gazeteler, iktidar ve muhalefet, seçimi konuşuyor. Ben muhalif ve yandaş gazetelere bakıyorum. 8-9 bin gazete var koleksiyonumda; gündem kalkınma ve seçim.

-Nasıl değişiyor hava birden?

17 Şubat günü Yeşilhisar’da karizması olan bir CHP ilçe başkanı var. CHP’lilerin sevdiği bir adam. Adı Mustafa Ünal. Akşam şehir kulübünde otururken DP ilçe başkanına laf atıyor. Sonra ‘erkeksen kaçma’ diyor, evine gidip tabancasını alıyor. Ve herkesin önünde kurşun sıkıyor.

-Neden?

Bir söz söylüyor. Biz bunu hep iddia ettik ama karşı taraf yalan, dedi. O söz şu: “İşte İsmet Paşa’nın dediği gün bugündür. O gün geldi.” Kayseri’de ilçe başkanının oğlu bana yazılı ve sözlü olarak, babam bu sözleri söyledi diye olayı teyit etti. CHP ilçe başkanını tutukluyorlar. Bu olaydan 24 Mart’a kadar bir ay boyunca bir şey yok. Ağır cezada yargılanmak üzere Kayseri’ye sevk edilince ilçede kıyamet kopuyor. Birtakım olaylar oluyor, CHP’liler polisi öldürmeye kalkıyor.

-Olay tertip mi?

Belde özenle seçilmiş, Ankara ve Kayseri’ye yakın. Mustafa Ünal sevilen bir adam. Adam yargılanacak, Kayseri’ye gidecek, olaylar çıkacak, polisin üzerine gidecekler. İlçede gözaltında kaldığı sürece yeterince büyümemiş, Kayseri’ye havale edince bunu bahane ediyorlar ve ilçe birbirine giriyor. İlçede Halk Partisi’nin 10 bin, DP’nin 3 bin seçmeni var. Kayseri’de DP kazanmış. Polisin üzerine çullanmışlar, bıçkı ile gözünü çıkarmaya çalışmışlar. Adam can havli ile havaya ateş açmış.

-Ulus gazetesi nasıl veriyor haberi?

25 Mart günü Ulus gazetesi “Polis halka ateş açtı” manşetiyle çıkıyor ama 180 derece çarpıtarak. Tam tersi. O günkü iletişim imkânları ile 170 kilometre uzakta meydana gelen olayları ertesi gün Ulus gazetesinin manşetten vermesi mümkün mü? Mümkün değil. Bu başlatıyor olayları.

-Basın planın neresindeydi?

25 Mart 1960 tarihli Ulus gazetesinin manşeti darbeye doğru ikinci adımdır. Birinci adım ise 17 Şubat günü sıkılan üç kurşun ile “İsmet Paşa’nın dediği günler geldi” beyanıdır.

-İnönü yangına körükle mi gidiyor?

İnönü, Kayseri’ye gitme kararı alınca vali telgraf çekiyor. ‘Paşam gelmeyin, ilçede hava çok gersin, size bir şey olursa biz ne yaparız?’ diyor. Dinlemiyor. Himmetdede’de treni durduruyorlar, Kayseri milletvekilleri valinin yanında telefonla Menderes’i arayıp konuşuyorlar. DP’li Hakkı Gurmel, “Başbakanım hiçbir şey olmayacak.” diyor. Menderes de tamam diyor. Tren gidiyor.

-İnönü’nün amacı ne?

Aşırı tahrik var. Siyasi faaliyetler iptal edilmiş, buna ve bütün uyarılara rağmen Kayseri’ye gitme kararı alıyor. Kışkırtmaya devam ediyor. Yeşilhisar’a gideceğim diye tutturuyor. Olayı daha da büyütmeye çalışıyor. İzin verilmiyor. İncesu denen yerden dönüyor.

-Kayseri olayı 27 Mayıs’ın neresinde duruyor?

Kayseri tertip. Düğmeye basış o. Şimdi bu olay bir ülkede seçim konuşulurken gündemin nasıl değişebileceğini ve Adnan Menderes’in 7 Nisan günü konuşmasının ortamının nasıl hazırlanabileceğini gösteriyor. Erken seçim birden gündemden düşüyor, yerine Tahkikat Komisyonu giriyor.

-Menderes, bu olaylar karşısında ne diyor?

Grupta konuşması var. “Hükümeti eleştiriyorsunuz. Hükümet ne yapsın? Suçluyu yakalıyor, yargıya veriyor, yargı beraat ettiriyor. Siz devreye girin, Meclis tahkikat komisyonu oluştursun.” diyor. Halk Partisi’nin yıkıcı faaliyetlerini incelemek, bazı gazetelerin işbirliğini araştırmak üzere 15 kişilik bir Tahkikat Komisyonu kuruluyor.

-Bu olay Yassıada’da nasıl kullanıldı?

Treni durdurmak; Yassıada’da özgürlüğü engellemek, diktatörlük olarak yargılandı. Alakası yok, ödleri kopuyor trene bir şey olacak, faturası bize çıkacak diye. Bir tedbir. İnönü, Kayseri’ye ulaşıyor. 28 milyonluk bir ülke birkaç ay içinde başka bir ortama geçiyor ve ihtilale koşuyor.

-Darbe ortamı var mıydı?

Bu odada Millî Birlik Komitesi üyesi Muzaffer Özdağ ve Özel Harp Başkanı Korgeneral Cihat Akyol da vardı, onun tanıklığında bir görüşme yaptık. Özdağ diyor ki; 26 Mayıs sabahı Türkiye’de ihtilal ortamı vardı. Ben buna katılmıyorum, dedim ve sordum: “26 Mayıs sabahı pencereden bakıp ihtilal ortamı gördün. ‘Hadi ihtilal yapalım mı dedin, yoksa ihtilal kararını daha önce vermiş miydin?” “Daha önce vermiştim.” dedi. “Ne kadar önce, bir ay, bir yıl?” “Bir yıl daha yakın.” dedi. Peki, 26 Mayıs 1960’da Özdağ pencereden baktı, Türkiye’de ihtilal ortamı var mıydı? Yoktu, yani sen ihtilal ortamı yok iken ihtilal kararı verdin, sonra Halk Partisi ile el ele, yandaş medya ile ihtilal ormanı yarattın, dedim. Özdağ, ‘evet’ dedi. İşte, ihtilal ortamı yokken verilmiş bir karar, ihtilal ortamı oluşturmak için konmuş taşlar. Biri düğmeye basıyor, koş, diyor.

-Kim yapıyor bunu?

Darbeciler, Halk Partililer ve onlarla birlikte hareket eden basın ve üniversite. 23 millî birlikçi için parlamentonun önüne heykeli yapılsın diyor, millî damat Metin Toker, Akis’teki başyazısında. İnönü de ihtilali yapanlar için “asil ihtilalciler” diyor.

-Nasıl bir bağ var aralarında?

Üniversite ile devamlı gergin bir ortam oluşmuş, üniversiteye karşı DP önderleri gergin bir ilişki içinde olmuşlar. Basın da öyle. DP’yi destekleyen basın İstanbul’da Son Havadis ve Ankara’da Zafer. Bütün diğer gazeteler Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Ulus; önemli gazeteciler Falih Rıfkı, Ahmet Emin Yalman, Halk Partili ve iktidara karşı. İnönü ile Menderes arasında zaman zaman yumuşama oluyor ama bu aşağıya yansımamış. Basın gerilimi artırıyor, radyo elinde ama kötü kullanılmış. 27 Mayıs ortamının hazırlanması kolay olmuş.

-Öğrenci olayları da aynı yerden mi planlandı?

8 Şubat 2009 tarihli Vatan gazetesinde Orhan Birgit diyor ki “Öğrenci olaylarını ben başlattım.” Nasıl oldu, diyor gazeteci, “Biz” diyor, “Tahkikat Komisyonu’na ek yetki veren kanun çıkınca düğmeye bastık. Öğrencileri sokağa döktük.” Ne yapacaklardı, diye soruyor. Nümayiş yapacak, yürüyeceklerdi diyor. Ne söyleyeceklerdi? ‘Katiller ve diktatörler.’ Diktatörler kelimesini tartışırım ama katiller, bir tane olay yok, bir tane olay yok.

-Askerin genel havası nasıl?

Babamın öz dayısı Orgeneral Salih Coşkun, Genelkurmay İkinci Başkanı. Adamın haberi yok. 27 Mayıs olduktan sonra haberi oluyor. Asker değil bu. 12 Eylül ve 12 Mart’tan farklı olarak sınırlı sayıda, çok iyi hazırlanmış, kendilerini kilit noktalara getirmiş, 33 tane subay. Son dakika 5 tane general almışlar. Nisana kadar beş general yok daha.

-33 kişinin dünya görüşü ne?

14’ünü çıkın, Türkeş ve arkadaşları milliyetçi. 18 kişi tamamen Halk Partisi’ni göreve getirmek için girmişler. Bunlar oturup bunu planladılar 2 buçuk yıl. İlk başlatan Talat Aydemir, sonra Türkeş alıp götürüyor, sonra Halk Partisi’ne yakın olanlar. Suphi Karaman başı çekiyor. Türkeş ve arkadaşları radikal bir değişim planlayarak geliyor, öbürü Halk Partisi’ne teslim etmek üzere taşeron görevi görüyor. Ve başarıyorlar.

-Amerika biliyor muydu?

CIA’dan dostum George Harrison’la konuşmuştum, “Bizim haberimiz vardı ama biz yapmadık.” dedi bana. “Washington bize dedi ki karışmayın, müdahale etmeyin. Biz millî istihbarattan konuştuğumuz kişilere ihtilali haber verdik, ama onlar inanmıyorlardı.” dedi.

-Üniversite hocaları işin neresinde?

Hocalar geliyor fetva veriyor, sakın bırakmayın, diyor. 1 Haziran 1960 tarihli Forum’u bulun Muammer Aksoy “Sakın ha acımayın, en ağır suçlu olarak yargılanmalı bunlar.” diye yazı yazıyor.

-Tahkikat Komisyonu gerekli miydi?

Ankara’da Yeşilhisar başsavcısı ile konuştum. Saim Dinçaslan. Yargıtay üyesi oldu sonra (1982). Kıdemli bir hukukçu. “Adnan Bey’in başka çaresi yoktu.” dedi. “Çünkü normal adli makamlar Halk Partisi milletvekillerinin işin içinde olduğu bir ihtilal hazırlığını yargılayamıyordu. Adamın dokunulmazlığı var, onun için Meclis içinde bir Tahkikat Komisyonu gerekliydi.” dedi.

-Bu Komisyon hep farklı anlatıldı.

Evet, bugüne kadar 50 yıldır Tahkikat Komisyonu yanlıştır, telkini ile geldik. Hâlbuki hukukçu, başka çaresi yoktu, diyor. Meclis’te dokunulmazlığı bulunanları kendisinin de dokunulmazlığı olanlar sorgulayabilirdi. Turhan Fevzioğlu gitmiyor savcının davetine, ne yapacak savcı? Ancak Tahkikat Komisyonu ile bu iş araştırılabilirdi. Tahkikat Komisyonu ek yetki istiyor o da ne biliyor musunuz?

-Ne?

Konuşmayanlar var. Ben gözaltına alıp mahkemeye sevk edeceğim, diyor. Bu yetkim olmazsa benim soruşturmam havada kalacak, diyor. Şimdi Bedii Faik, çok kıdemli bir gazeteci, kendisi geliyor istasyonda Tahkikat Komisyonu karşılıyor. Ankara Palas’ta kalıyor, Tahkikat Komisyonu namı hesabına. Meclis’te sorular soruluyor, cevaplıyor, teşekkür ediyor gidiyor. Konuşmayanlar var, gözaltına alacak. Tahkikat Komisyonu bu yetkiyi bunun için istiyor. Kurtul Altuğ, Akis Yazı İşleri Müdürü. Konuşmama hakkını kullanıyor, gözaltına alınan tek gazeteci. Bütün edebiyat ne? Gazeteciler tutuklandı. Sanki yüzlerce gazeteci tutuklanmış gibi yayın yapıyorlar. Hâlbuki gözaltında bir kişi. Bir kişi de darbecileri ihbar eden Cemal Yıldırım, Halk Partisi’ne geçmiş, aktif elemanı, iki kişi gözaltına alınmış 27 Mayıs öncesi, bu kadar. Konuşmama sebebi ile mahkemeye sevk ediliyor, yargılanacaklar.

27 MAYIS ÖNCESİ ÜLKE ŞANTİYEYE DÖNMÜŞTÜ

31 Mart 1939’da yatırımlardan vazgeçiliyor. DP iktidarına kadar yatırım yapılmıyor. DP iktidara geldiğinde 63 il var ama 7 ilde eczane yok, 300 kusur ilçenin hiçbirisinde eczane yok. Köy yolu yok. Köyde hastalanan köyde ölüyor, ilçeye gitse doktor da yok, ilaç da yok. Milyonlarca kişi aç biilaç, yolu yok. DP böyle bir Türkiye devralıyor. 1953’te seçime gidiliyor. Yüzde 53 ile iktidara geliyor. Menderes beklediği krediyi bulamadı da Rusya’ya gidiyordu Ardahan’ı satacaktı! Bundan daha salakça laf olmaz. Altyapı yatırımlarına başlamış, sanayi yatırımları, altyapı yatırımları birbirini takip ediyor. Ne demek para yok, çelik sanayi, çimento sanayi, enerji yatırımları bunları tamamlayacak. DP, birinci beş yıllık planında ne kadar yatırım yaptığını koymuş. 38,8 milyar lira. 36 tane Erdemir’e eşit. 23 Nisan 1960’ta son temel atma TÜPRAŞ.

İLK ÖZELLEŞTİRMEYİ BABAM YAPTI

Babam Afyon milletvekili olarak 1955’te Ankara’ya geliyor. Kısa süre sonra Ulaştırma Bakanı oluyor. En önemli iş devlet hava meydanları işletmesini basınla ortaklaşa ve basından da - ki o basın Menderes’le kavgalı- Ahmet Emin Yalman, Falih Rıfkı’yı ortak ederek Türk Hava Yolları’nı kuruyor. 1 Mart 1956. Türkiye’deki ilk özelleştirme bu. Devlet işletmesi yeteri kadar olgun hâle geldiği için bir anonim ortaklık hâline getiriyor. 57’de THY’nin beş kuruşu yokken İngiltere’nin büyük havayolu ile yüzde 25 ortak oluyor. Babam, Nazlı Ilıcak’ın babası ve Mesut Yılmaz’ın amcası İzzet Akçal teknik bakanlık yaptılar. Akçal, Nazım Hikmet’in Bursa’da hapiste olduğu dönemde Bursa savcısıydı. Muammer Çavuşoğlu bayındırlık bakanlığı müsteşarlığından gelmeydi. Halk Partisi’nin bürokratları bunlar. Menderes alıyor onları teknik bakanlıklara getiriyor ve bunlar da çok başarılı oluyorlar.

OKTAY EKŞİ VE ALTAN ÖYMEN CEVAP VERSİN!

DP’nin ilk işi ezan değil, Anıtkabir inşaatını başlatmak oldu. 16 Haziran’da Celal Bayar, Menderes’i, bakan ve müsteşarlarını da yanına alarak Anıtkabir’e gidiyor. Kolonlar öylece duruyor, Anıtkabir inşaatını hızlandırma kararı alıyorlar. Sonra ezan üzerindeki yasağı kaldırıyorlar, Halk Partililerin tümü oy veriyor. Altan Öymen Öfkeli Yıllar kitabında yazmış, ne ayıp! Öymen, Halk Partisi genel başkanlığı yaptı, kurucu meclisten bu yana mecliste oldu. Öymen Anıtkabir’in açılışına 2 buçuk sayfa yer ayırmış. Hilton Oteli’nin açılışı hakkında 7 buçuk sayfa var. Olur mu böyle bir şey? Orada görevliydim izci olarak, hayatımın en önemli günü. Bizi merdivenlere koydular. Bayar da sekiz metre ötemde ağlayarak konuşmasını yaptı. İnönü idamları önlemeye çalıştı da önleyemedi yalanı. Bilinçli olarak üç kişiyi ölüme gönderdiler. 4 Eylül’de Ulus gazetesi, kurucu meclis toplanacak ve tatil kararı alacak diye haber yapmış. Daha karar çıkmadan... Altan Öymen ve Oktay Ekşi’ye sordum. “Hiç mi aklınıza gelmedi, Millî Birlik Komitesi bizi (kurucu meclisi) neden tatile çıkarıyor? Hiç düşünmediniz mi?” diye. Cevap veremediler.


İDRİS GÜRSOY